2 Mayıs 2020 Cumartesi

Astroloji ve İnsan Beyni

Astroloji ve İnsan Beyni




Bilindiği üzere, Astroloji insanoğlunun bin yıllardır biriktirmiş olduğu bir psikoloji hazinesi. Bununla gurur duyup, bundan en yüksek düzeyde yararlanmalıyız. Astroloji büyü, sihir gibi bir şey değil. Tam tersine, tamamen insan psikolojisi üzerine kurulmuştur!
Burada amacım Astrolojiyi bilinen ve görünenlerin dar alanına hapsetmek değil, ele aldığı konuların bilimden uzak hayal ürünü saçmalıklar olmadığını anlatmaktır. Evrenin nasıl çalıştığı, kuralları henüz tamamen ne Bilim ne de Astroloji tarafından açıklanabiliyor.
Bu yazıda size Astrolojide her biri kendine özgü bir enerjiyi simgeleyen gezegenler ve beynin bu benzer enerjileri yöneten merkezleri arasındaki bağlantılara değineceğim. Bilim ve Astroloji arasında görünmez bir kapı açmak beni büyülüyor!

Cinsel istekler de beyinde açlık-tokluk, istek, susuzluk ve vücut sıcaklığını yöneten merkez tarafından yönetilmektedir. Hipotalamus bizim kısa ve uzun vadeli hayatta kalma güdümüzden sorumlu beyin bölümüdür.
Astrolojide, hayatta kalma ve cinsel istek, küçük kötücül gezegen Mars tarafından temsil edilir. Astrolojide Mars enerjiklik, harekete geçme isteği, hayatta kalma içgüdümüz, girişgenlik, cinsel istek, devam edebilme azmi-gücümüzü simgeler. Mars egonun yaratıcı enerjisi değil, arındırılmış harekete geçme enerjisidir. Haritasında Mars ağırlığı olan kişilerde (kişinin Güneş burcu Koç olabilir), bu merkezin daha aktif olması tahmin edilebilir.


Duyularımızın tetiklemesiyle beynimizin Amigdala bölümünde cinsel istek oluşur. İlginçtir ki bu isteğin oluşması sırasında görülen belirtiler, can güvenliğimiz tehdit altındayken oluşan belirtilerden farksızdır.

Amigdala’nın duygusal bağlantıların kurulduğu uzun vadeli hafıza oluşumda da önemli rol oynadığı bilinmektedir. Beynimizdeki elektriksel iletimi sağlayan nöronlar arasındaki güçlendirilmiş bağlantılar sayesinde uzun vadeli hafıza oluşmaktadır. Uzun vadeli hafıza bilinçaltı ve bilinç dışımızın en önemli bileşenlerindendir. Astrolojide hafıza ve alışkanlıklarımız Ay’la ilişkilendirilir.
Ayrıca supramarjinal giruslar olarak adlandırılan bölüm beyinde başkalarına karşı empati oluşmasında önemlidir. Kendini başkalarının yerine koymak Astrolojide Ay’ın simgelediği konulardandır. Ay alıcıdır, dişidir.
Empati kuramadığımızda, karşımızdakini anlamak yerine, kendi duygularımızı onlarda görürüz yani benmerkezci oluruz.
Astrolojide en yüksek empati göstermeyi simgeleyen burç ay tarafından yönetilen Yengeçtir. Ayrıca Balık da yüksek derecede empati gösterebilen bir burç olarak kabul edilir. 




Ruh halimizi yöneten Limbik sistem beynimizin en ilkel kısmıdır. Bu bölgenin insanlarda beynin ilk gelişen kısmı olduğu söylenmektedir. İlginçtir ki ruh halimiz, ileri zekamızdan önce de vardı yani insanın gelişmesinde ruh hali düşünce yapımızı değiştirdiğinden dolayı düşünebileceğimizden çok daha önemlidir.
Beynimizin haz merkezi nucleus accumbens dir. Haz almamızı sağlayan, bu bölgeye akan Dopamin adındaki sinir taşıyıcısıdır. Dopamin bu bölgeye ulaştığında şu mesaj iletilir: hoşuma gitti/tadı güzeldi/kokusu güzeldi/unutma bir daha yap, vb. Örneğin şizofren ve narkolepsi hastaları antidopamin ilaçlarıyla tedavi edilmektedirler.
Bir tür isteklerimizi tatmin etme yöntemi olan rüyalarımız (Freud) Dopamin sayesinde olmaktadır.  
Halüsinasyonlar ve düş kurmak, Astrolojide gezegen Neptün tarafından simgelenmektedir. Uyuşturucu bağımlılıkları mezolimbik Dopamin sistemi üzerinde etki eder. Uyuşturucu, beyne çok kısa bir sürede Dopamin hücum ettirerek büyük bir ödül aldığımızı düşünmemize sebep olur.
Meditasyon sırasında Dopamin seviyesinin önemli ölçüde yükseldiği ortaya çıkmıştır. Astrolojide Neptün mistikler ve insan bilincinin sınırını aşan tecrübeler yaşayan insanları simgelemektedir.
Haritasında Neptün ağırlığı olan kişilerde (kişinin Güneş burcu Balık olabilir), bu merkezin daha aktif olması tahmin edilebilir.

Beynin “isteme merkezi” aynı zamanda beynimizin haz merkezindedir. Bizi motive eden şeyler burada oluşur. Bu mekanizma sayesinde bir şeyi gerçekten isteyip istemediğimiz, ondan ortaya çıkabilecek sonuçları ve riskleri ölçerek belirlenir. İnsan beyni karar vermeden önce bunu yapmak zorundadır. Bu sırada beyinde mezolimbik kanaldan geçen Dopamin miktarı, bu isteğin güçlülüğüyle alakalıdır. İlginçtir ki bilim adamları, bir şeyi istememizin onu sevmeden de arttığını, sevmediğimiz şeyleri de yapma isteğimizin oluştuğunu keşfetmişlerdir.
Astrolojide asıl motivasyon merkezi Güneş’tir. Güneş bizim için en önemli hedefleri belirler, gerçekten kim olmak istediğimizi, nasıl özgün bir birey olacağımızı belirler. Kendimiz olmak bizim için en büyük ödüldür. Gerçekten kendimiz olabilirsek en büyük ödül bizi beklemektedir.
Haritasında Güneş ağırlığı olan kişilerde (kişinin Güneş burcu Aslan olabilir), bu merkezin daha aktif olması tahmin edilebilir.

Beyindeki bu bölümün dışında ayrıca böbreklerimiz de Dopamin salgılamaktadır.


Arka singulat korteks beynin en yoğun bağlantılarının olduğu, metabolik olarak en aktif bölümlerinden biridir. Bu bölümdeki beyin sıvı akımı ve metabolizma hızı beynin diğer yerlerindeki varsayılan mod ağı adlı bölümünün en temel bölgesidir ve egoyla da ilişkilendirilen birçok farklı görevde rol oynamaktadır:

-          Kendi geçmişimizle ilgili bilgiler: Kendimizle ilgili olan olayların toplandığı hafıza
-          Kendi duygularımız: Kendi duygularımızla ilgili olan düşüncelerimiz
-          Geleceği hayal etmek
-          Geçmişte yaşanan olaylarla ilgili hafıza
-          Çok yakın aile bireyleriyle ilgili karar verme mekanizması
-          Akıl yoluyla zaman içinde yolculuk yapmak, geçmiş ve gelecekteki olayları analiz
-          Bilgilerin düzenlenmesi, bir kütüphane görevlisi gibi düzenlenip rafa konulmaları

Singulat korteksin üst bölgesi istemsiz farkındalık ve uyarım işlevi görür. Beynin dörtgen lopçuğu, görsel, hem duygusal hem hareki olan, dikkatle ilgili bilgilerde rol oynar.
Bazı hayal gördüren uyuşturucu maddelerin, beynin varsayılan mod ağındaki bölgeler arasındaki iletişimi engellediği tespit edilmiştir. Bu bölgeler bilinci kontrol eden ya da bastıran bölgelerdir. Bu maddeler, egonun kaybolması hissi, alternatif bir bilinç, doğayla kendini bir hissetme, diğerleriyle, kendimizle ve doğayla bağlılık hissetme gibi tecrübeler yaratmaktadırlar. Bazı kaynaklara göre, korku ve birlik hissi, beyinde birbirlerine sıkıca bağlı, ayrılmaz deneyimlerdir. Limbik sistemde Serotonin-2a sayesinde korku ve mistik deneyimler birbirine geçmiş olarak yaşanmaktadır. Serotonin, hafıza, korku ve bilincin yönetimiyle ilgili önemli rol oynamaktadır.


Beynin büyük bir bölümünün iletişim için ayrıldığını görmek gerçekten ilginç. Bu da iletişimin insanın varoluşunda ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Serebrum beynin en büyük bölümüdür. İki yarımküreden oluşur. Konuşmamız, eğer sağlaksak, beynin sol tarafı tarafından yönetilir. Broka alanı düşüncelerin kelimelere çevrildiği yerdir. Bu bölgenin biz konuşmadan önce çok aktif olduğu tespit edilmiştir. Bu bölge aynı zamanda bilgiyi motor kortekse geçirerek ağzımızın hareketini yönlendirir. Tam kulaklarımızın arkasında bulunur. Temporal lob aynı zamanda sesin işlendiği yerdir. buradaki sinirler sayesinde kelimelerin oluşumu, tertemiz konuşmamız ve dili anlamamız sağlanır.
Beynimizin arkasındaki küçük beyin, ağzımızı açma-kapatma, dilimizi ve boğazımızı oynatarak düzgün konuşmamızı sağlar. Beynimizin bu bölgeleri öğrenme, sorgulama ve problem çözmeyle ilgili bölgelere bağlanmıştır ve yoğun bir temas içindedir.
Bazı kaynaklar sağ beynin daha sezgiler yoluyla çalışan, sağ beynin de daha analitik matematiksel düşünen bir yapısı olduğunu savunmaktadır. Duygusal karar almada sağ beynin etkili olduğu söylenmektedir. Bazı kaynaklar da böyle bir şey olmadığını ikisinin de çapraz fonksiyonları yerine getirdiğini söylemektedir. Astrolojide sağ beyni duygusal zekayı simgeleyen Ay’la bağdaştırabiliriz.
Astrolojide Ay alıcı, dişidir, duygusal ihtiyaçlarımız, ilişkilerde ve kendi içimizde güvenli hissettiğimiz yerdir.
Bunun yanında rasyonel zihin ve problem çözmeyi de Merkür’le ilişkilendirebiliriz. Merkür, Zodyakta negatif açılar almadığı sürece objektif kalır ve rasyonel düşünmeyi simgeler. Düşüncelerimiz önce kendi içimizdeki süzgeçten geçtikleri için, içlerinde ne kadar duygusallık taşıdıklarıyla ilgili kendi farkındalığımızın olması bizi şanslı kılabilir.
Haritasında Merkür ağırlığı olan kişilerde (kişinin Güneş burcu Başak ya da İkizler olabilir), bu merkezin daha aktif olması tahmin edilebilir.


Astrolojide Venüs ahlaki zorunluluklardan, inançlardan bağımsız olarak yaşanan saf aşkı ve maddi dünyayı, duyularımızı, zevklerimizi, hayattan tat almayı simgeler. Kulağa yukarda bahsettiğim beynin ödül mekanizmasıyla ilişkili gelmiyor mu? Venüs bu bahsettiğimiz şeylerin yanında, beynin sağ lobunun alanında olan sanatsal eğilimlerimizi de temsil eder.
Haritasında Venüs ağırlığı olan kişilerde (kişinin Güneş burcu Boğa ya da Terazi olabilir), bu merkezin daha aktif olması tahmin edilebilir.

Aşk bir kendinden geçme halidir. Bu kendinden geçme ve yanılgı hali beynin ödül merkezi tarafından salgılanan yüksek miktarda dopamin yüzündendir. İlginçtir ki aşık olduğumuzda beynimizin diğer insanlar hakkında eleştirel yaklaşmayla ilgilenen bölümü kapanır. Korku, sosyal yargılar ve negatif duyguları aktive eden sinir ağları bloke olur.

Diplomasi, uyum ve taviz verme, Venüs tarafından temsil edilen özelliklerdir.


Beynimizin yarı beyin adı verilen kısmının temel görevleri: kavrama, bilgi işlenmesi, dokunma duyusu (ağrı, sıcaklık, vb), uzayda yerimizi ve diğer nesnelerin yerini saptamak, hareket koordinasyonu, görsel veri olmadan bile uzayda iki noktayı saptamak, yön bulmak ve sorgulamak, konuşma, görsel algı, okuma-yazma, matematiksel hesaplamalar. Beynin bu bölgesi hasar alan kişilerde yer yön bulma ve nesnelerin yönünü saptamada sıkıntılar yaşanmıştır. Bu kişiler sağı solla, solu sağla karıştırabilmektedirler. Son zamanlarda yapılan bir çalışma göstermiştir ki bu şekilde beyin hasarı alan kişilerin ilahi bir güce daha yakın hissettikleri tespit edilmiştir. Bu kişiler kendilerini ilahi bir planın parçası gibi hissetmeye başlamışlardır.
Öncelikle şunu düşünelim: iki nokta arasındaki mesafeyi bulmak için önce tam olarak nerede olduklarını saptamamız gerekir. Bize bunu kolaylıkla yaptıran şey her bir nesnenin de belirli bir yeri olması ve uzayda sınırları olmasıdır. Eğer nesnelerin belirli bir şekli olmasaydı onları görsel olarak da algılayamazdık. Bunlarla doğal olarak bizim hareketlerimiz arasında sıkı bir ilişki var, çünkü bu bilgilere göre hareket ediyoruz. Nesnelerin sınırlarını ve şekillerini bildiğimiz için onlara çarpmayız, ya da onlara tutup kaldırabilir, bir yerden bir yere taşıyabiliriz.
İlginçtir ki beynin bu bölgesi hasar gören insanlarda dini duygularda artış gözlemlenmiştir. Bu insanlarda manevi bir ruh hali, sonsuzlukta dolanıyormuş hissi vardır. Sonsuz genişleme ve nesnelerin sınırlarının kalkması, üstün bir varlığa ulaşma hissiyatı beynin bu bölümünü Jüpiter’le ilişkilendiriyor. Astrolojide Jüpiter, tanrıların tanrısıdır. Sonsuz genişlemeyi, bolluğu ve refahı, iyimserliği, talihi simgeler. Bunlar Satürn’ün simgelediklerinin tam tersidir. Satürn bize sınırlarımızı, sorumluluklarımızı ve taahhütlerimizi hatırlatır. Hayatlarımıza belirli tanımlamalar getirir, sınırlar çizer, kendimizi kontrol etmemizi sağlar.
Haritasında Jüpiter ağırlığı olan kişilerde (kişinin Güneş burcu Yay ve Balık olabilir), üst bir güce yakın hissetme, inanç konularının aktif olması tahmin edilebilir.
İlginçtir ki Einstein öldükten sonra beyninde yapılan incelemede yarı beyin olarak adlandırılan beynin yan loblarında ciddi asimetriklik ve sağ yan lobunun sıradışılığı tespit edilmiştir. Kendisinin yan lobu normal bir insanınkinden %15 daha büyüktür.
Sağ yarı beyindeki farklılık uzay ve yer algısındaki farklılığın sebebi olabilir. 
Einstein'ın tanrıya ve ahirete inanmaması da bu merkezin gelişmiş olmasının ilahi duyguları azaltabileceği düşüncemle tutarlılık gösteriyor.
Haritasında Satürn ağırlığı olan kişilerde (kişinin Güneş burcu Kova olabilir), daha somut, yere basan, sınırları tanımlayan, kuralcı bir enerji baskın olabilir.
Görüldüğü gibi insan beyni, dış dünyada olan olaylara hızlı reaksiyon verebilmesi için her nesneye belirli bir zamanda belirli bir yer tayin etmek zorundadır. Diğer türlü türümüzün devamı mümkün olmazdı. Ancak, Quantum fiziğinden bu böyle değildir. Kuantum fiziğine göre bir madde aynı anda farklı yerlerde olabilir ve sıradan dalgalar gibi davranmayabilir. Bir kuantum nesnesinin tam olarak nerede olduğunu ve nereye gittiğini tespit etmek mümkün değildir. Buna fizikte Belirsizlik İlkesi de denir ve matematiksel olarak açıklanmıştır.

Daha önce böyle bir çalışma yapıldı mı bilmiyorum ancak bana ilginç geldi. Daha bu anlamda incelenecek başka bazı konular da var. Astroloji, Psikolojiyle çok bağlantılı olduğu ve çoğu tanınmış Astroloğun da psikoloji bilimine hakim olduğunu dikkate alırsak mutlaka bunları düşünenler olmuştur diye düşünüyorum. Henüz bu konuda tam olarak hakim olduğumu düşünmediğimden bunu bir ön çalışma olarak yayınlıyorum. Umarım beğenmişsinizdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünya'nın Yaratılışıyla İlgili Hikayeler

Giriş Tarih sisli bir sabahın içinde yürür gibi adım adım açılır gözümüzde. Ve belki de gördüğümüzün yarısı gerçek yarısı rüya. Yarısı ...